Mitolojik bir efsaneye göre antik Yunan Tanrılarından Zeus, Phometheus aracılığıyla insanlara hediye bir kutu gönderir ve içini asla açmamalarını tembihler. Fakat insanların sabırsızlığı, Zeus'un emrinin önüne geçer ve insanlar bu kutuyu açar. Yine efsaneye göre kutunun üst tarafında var olan kötülükler hızla yeryüzüne yayılmaya başlar. Bu durumdan korkan insanoğlu kutunun kapağını hızla kapatır. Ve umut kutunun içerisinde kalır. Bu yüzdendir belki de kaybetmediği tek şey umuttur insanın. Emeğe olan umudu, iyiliğe olan umudu, güzel bir günün geleceğine olan umudu bu yüzdendir belki de. Yazım tarihinin en karamsar yazarlarından Kafka hep umudunu yazmıştır bu yüzden Milenaya, Nazım “Güzel günler göreceğiz çocuklar ” diyerek yarınlara olan umudunu hep göğsünde taşımıştır. Mustafa Kemal geldikleri gibi giderler derken umut ekmiştir geleceğe, karamsar bakan ülkenin evlatlarına
Bir hayalimiz vardı , bir düş. Yalnızca şairlerin ve çocukların inanabileceği bir hayal. Dün bir hayaldi bizim için bugün bir umuda dönüşüyor.
Sanat tarihinde önemli bir yer tutan bir resim var. Francisco Goya imzalı bir resim. “Çocuklarını yiyen satürn”. Yine mitolojiye göre iktidarının gitmesinden korkan satürn kendi öz evlatlarını diri diri yer. Bu olayı Francisco Goya 1821 yılında resmeder. Dönemin iktidarlarında hiçbir şeyin değişmediğini göstermek ister.
Bugün, ülkemizde ve dünyada insanlığın sağlığı için amansız bir mücadele içerisinde; yaşatmak için yaşamını feda edebilecek kadar kahramanca, geleceğimiz savunulmaktadır. Mücadele eden sağlık çalışanları bir taraftan insanlığı tehdit eden salgınla mücadele ederken diğer tarafta başta sağlıkta şiddet ve özlük hakları itibari ile mağduriyetler yaşamaktadır. Son bir buçuk yılda yirmi bine yakın sağlık çalışanı şiddete maruz kalmış, ne yazık ki meslek hayatlarının herhangi bir döneminde şiddete maruz kalma oranı yaklaşık % 73 olarak kayıtlara geçmiştir. Sahada can siper hane çalışan sağlık çalışanları farklı istihdam modellerine tabii tutularak; ne yazık ki özlük hakları itibari ile büyük bir çıkmazın içerisinde çalışma barışına ve güvencelerine sahip değildir. Yoksulluk sınırının altında açlık sınırının çok az üstünde emeğinin karşılığını alamayarak sağlıklarını bozacak sorunlar; Kaf dağı gibi büyümüştür. 1821 yılında resmedilen tablo ’da olduğu gibi sağlık çalışanlarının sorunları görmezden gelinip; kuruluş gayeleri sağlık çalışanlarının gerek özlük gerek daha iyi koşullarda çalışma ortamlarına kavuşma amacıyla kurulmuş çoğu kuruluşun iktidarını kaybetmemek için kendi öz evlatlarını yediği ve kuruluş ilkelerinden saparak kendi kimliklerine bile kastettikleri görülmektedir.
Meslektaşlarım, Kardeşlerim!
Amasız bir mücadele verdiğimiz şu günlerde ateşle sınanmaktayız. Halk sağlığı adına ailelerini sevdiklerini geride bırakan ve kahramanca ateşten gömleği çekinmeden giyecek kadar cesur sağlık çalışanları olarak yaşamaya ve yaşatmaya yemin etmiş binler on binler olarak. Mağduriyetlerimizin, var olmamızın gereği olarak; hissi senetleri insanlığın geleceğine endekslenmiş olan bizlerin çağrısıdır:
Hz. Yusuf’u zindandan çıkaran o umutla, Hz. Musa’ya kızıl denizi yardıran o inançla, durmadan koşacağımız bir enerjiyle, yorulmak nedir bilmediğimiz güçle, bilimin kılavuzluğunda; karşımızda Kaf dağı gibi büyümüş sorunları dize getirecek o azimle biz HEP Sen’inle olmaya geliyoruz. Biz HEP Sen’in yanında olacağız. Gel bugün sen de hep bizim yanımızda ol.
Yunus ŞİMŞEK
HEP-SEN Genel Başkanı