BASINA VE KAMUOYUNA

BASINA VE KAMUOYUNA

Ülkemizin bulunduğu jeopolitik konumda yaşanan hareketlilik, ülke içindeki siyasal gelişmeler, savaşların ekonomimize doğrudan negatif olarak yansıdığı ve ekonomik krizimizin daha da derinleşmesine neden olduğu bilinmektedir. 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun güvenilirliği kuşkulu TÜFE verilerine göre, fiyatlar Ocak ayında yüzde 5,03 ve Şubat ayında yüzde 2,27 oranlarında yükselmiştir. İki aylık toplam enflasyon yüzde 7,4 olarak gerçekleşmiş olup yılbaşında verilen yüzde 11,54 oranındaki zammın yüzde 64’lük bölümü şimdiden erimiş bulunmaktadır.

Ekonomik krizin derinleştiği koşullarda, siyasi istikrarsızlık daha büyük ekonomik sorunlara neden olacaktır.

Devletimizin bütçe açığı 2024 yılının Ocak-Şubat aylarında 304,5 milyar lira iken, bu yıl Ocak-Şubat aylarında 449,4 milyar lira olmuştur. 2025 yılı Ocak-Şubat aylarında kamunun faize ödediği para ise 302,7 milyar liradır. Devlet bütçesinden maaş alan 3,5 milyon memurun hakkı, faiz lobilerine aktarılmaktadır. 

Ekonomi iyi yönetilmediğinden, devletimizin borcu hızla artmaktadır. Bu borç 2023 yılı sonunda 6,7 trilyon lira iken, 2025 yılı Ocak ayı sonunda 9,6 trilyon liraya ulaşmıştır.

Ülkemizin dış borcu da giderek artmakta, ekonomimiz ve refah göstergeleri alarm vermektedir.
 
Yanlış kamu ve ekonomi politikaları sonucunda, Türkiye’nin harcadığı döviz ile kazandığı döviz arasındaki fark büyümektedir. 2024 yılı Ocak ayında 2,3 milyar dolar olan cari açık, 2025 yılı Ocak ayında 3,8 milyar dolara yükselmiştir.
Siyasi gelişmelerin yarattığı istikrarsızlık durumunda birikimlerin dövize yönlendirilmesi ve Türkiye’den bir anda kaçacak olan sıcak para, döviz kurunda büyük oranlı sıçramalara neden olacaktır. Kurdaki bu artış da enflasyonu körükleyecek, tüm ücretlilerin gerçek gelirlerinin hızla aşınmasına neden olacaktır.

Merkez Bankası’nın siyasi atamayla göreve getirilen yöneticilerinin döviz kurunun artmasını önlemek amacıyla uyguladığı politika nedeniyle, çok sayıda yerli işveren, yatırımlarını başka ülkelere kaydırmaktadır. Ülkemizdeki işsiz ve özellikle üniversite mezunu işsizlerin sayısı artarken, bu politikalar nedeniyle istihdam olanakları giderek azaltılmaktadır.

Emeklilerin, memurların, sözleşmeli personelin, işçilerin gerçek gelirlerinde hızlı bir düşme yaşanırken, toplumun küçük bir kesiminin gelirlerinin ve servetlerinin artması, toplumsal huzursuzluğun da artmasına neden olmakta, toplumsal barışı riske etmektedir. 

HEP-SEN, başta tüm sağlık emekçileri olmak üzere, tüm ücretlilerin, emeklilerin, işsizlerin ve bir bütün olarak ülkemizin sorunlarının çözümü için gereken adımların derhal atılmasını talep etmektedir. Siyasi istikrarın sağlanması ve demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmasının önüne engel çıkarılmaması da temel talebimizdir. 

Anayasal bir hukuk devleti olan ülkemizin her dönem olduğu gibi bugün de antidemokratik müdahaleleri ülkemize kaybettireceğini beyan eder, bir an önce istikrarın sağlanmasını umut ederiz.

Saygılarımızla.

Paylaş
Yükleniyor...