2024 Aralık ve 2025 Ocak ayları arasındaki çeşitli ücretlerde %43.93 oranındaki artışlar, vatandaşların bütçesini zorlamaktadır. MTV, trafik cezaları, ehliyet ve pasaport harçlarındaki bu yükselişler yaşam maliyetlerinde ciddi bir artışı beraberinde getirmiştir.
2024 Aralık ayında 5.265 TL olan MTV, 2025 Ocak’ta 7.577,91 TL’ye çıkmıştır. Ancak memur maaşlarına sadece %12 zam yapılması, bu artışlarla kıyaslandığında büyük bir adaletsizliği gözler önüne sermektedir.
Temel ihtiyaçlarda yüksek oranlı fiyat artışlarının yaşandığı bir ortamda, memur maaşlarına yapılan sınırlı zam, çalışanların alım gücünü ciddi şekilde düşürmektedir.
2025 yılı Ocak ayında yapılacak memur maaşı zammı, kamu çalışanları arasında büyük bir tartışma konusu. Yetkili sendikanın imzaladığı 7. Dönem Toplu İş Sözleşmesi kapsamında, 2024 yılı için ilk altı ayda %15, ikinci altı ayda ise %10 zam yapılması kararlaştırıldı. 2025'in ilk altı ayında %6, ikinci altı ayında ise %5 zam uygulanacak. Bu zamma 6 aylık enflasyon farkı da eklenecek. Ancak artan enflasyon ve yüksek yaşam maliyetleri, bu zam ve 6 aylık enflasyon farkı oranlarının da yetersiz olduğunu gösteriyor.
Memurların gelir-gider dengesi bozulurken, bu durum ekonomik eşitsizlikleri derinleştirecektir. Memurun bu yükü taşıyamayacağı açıktır. Memur maaşlarının enflasyon oranlarına paralel olarak artırması ve gelir kayıplarını telafi edecek önlemler alması gerekmektedir.
Kamu çalışanları için, maaş artışlarının yalnızca enflasyonu karşılamamakla kalmayıp, aynı zamanda refah payı da içermesi gerektiğini savunuyoruz Bu durumda, maaş artışlarının yetersiz kalmaması için ek düzenlemeler yapılması önem taşıyor. Gerçekçi maaş artışları ile çalışanların geçim sıkıntısının önüne geçilmesi gerektiği ifade ediliyoruz.
Memurun gözünü boyamak için sürekli dile getirilen enflasyon farkı, aslında bir zam değil, enflasyon karşısında 6 aylık dönemde ezilen emeğinin karşılığıdır. Ancak bu fark, gerçek enflasyon rakamlarından uzak bir şekilde hesaplandığı için maaşlara zam gibi yansıtılmakta ve kamuoyunda yanlış bir algı oluşturulmaktadır.
Bu durum, memurların alım gücünü korumak yerine, kayıplarını dahi karşılamaktan uzak kalmaktadır. Gerçek enflasyon oranlarının göz önünde bulundurulmadığı bir sistemde, verilen enflasyon farkı yalnızca bir göz boyamadan ibarettir ve çalışanların emeğini değersizleştirmektedir.
Memur maaşlarına yapılacak düzenlemelerde adaletin sağlanması ve gerçekçi enflasyon oranlarının temel alınması elzemdir. Aksi takdirde, emekçilerin ekonomik sıkıntıları giderek derinleşecektir.
Enflasyon farkının 6 aylık periyotlarla maaşlara eklenmesi, çalışanların enflasyon karşısında sürekli olarak alım gücü kaybetmesine neden olmaktadır. Bu kayıp, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde daha da derinleşmektedir.
Enflasyon farkı, zam değil, emekçinin hak ettiği alın terinin karşılığıdır. Bu nedenle, farkın aylık olarak maaşlara yansıtılması zorunluluktur. Aylık yansıma, memurun gelir kaybını önleyerek ekonomik istikrarını koruyabilir ve gerçek enflasyon karşısında ezilmesini engelleyebilir. Ayrıca, bu uygulama, çalışanların bütçe planlamasını kolaylaştıracak ve ekonomik dalgalanmalara karşı daha dirençli olmalarını sağlayacaktır.
Aylık enflasyon farkı düzenlemesi, hem adaletin sağlanması hem de memurun hakkının korunması adına atılması gereken bir adımdır.