Köşe Yazarımız Sn. Fethiye Öngel'in 18 Mart Çanakkale Zaferi anısına özel yazısı...
ÇANAKKALE RUHUYLA
Tarihte en kanlı çarpışmalara sahne olan iki boğaz savaşı vardır. Birincisi M.Ö. 500 yılında bugünkü Çanakkale ilimiz içerisinde yer alan Truva savaşlarıdır. İkincisi ise yine Çanakkale'de gerçekleşen Batı'daki ismiyle Gallipoli yani Gelibolu, tarihimizdeki ismiyle Çanakkale Savaşlarıdır. Her iki savaşta tarihte strateji savaşları olarak yer almıştır. Çanakkale savaşı, I. Dünya savaşının en önemli cephelerinden biridir. Emperyalist güçlerin kazanımları uğruna insan hayatını yok saydığı, birbirlerini tanımayan, düşman da olmayan milletleri birbirine kırdırdığı ve savaşın ne derecede korkunç boyutları olabileceğini göstermesi açısından ayrıca önem taşımaktadır.
Savaşın tarihsel sürecine baktığımızda I. Dünya Savaşı sonunda İtilaf devletlerinin müttefikleri Rusya'ya Karadeniz yolunu açmak ve yardım sağlamak amacındadırlar. Aynı zamanda savaşı en kısa sürede bitirmeyi planlamaktadırlar. İngiltere o zaman kolonileri olan Avusturya, Yeni Zelanda ve Kanada'da Türkler aleyhinde propaganda yaparak bu milletlerden bir kolordu oluşturur. Fransa ise Cezayir ve Senegal yerlilerini ordularına katar. Bu ordular tarihte Anzak Askerleri olarak anılır.3 Kasım 1914'de 18 parçalık donanmayla İngilizler Çanakkale'de Ertuğrul ve Seddül Bahiri, Fransızların, Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombardıman etmeleriyle Savaş başlamıştır. Türklerden 5'i er 66'sı subay olmak üzere 71 kişi bu bombardımanda şehit olmuştur. Bu Türklerin Çanakkale'de ilk kaybıdır ve Türkler için savaşta artık yeni bir cephe açılmıştır.
1915 Yılında Türklerde 20 ve 45 yaşına kadar her erkek silah başına alınmış, askerlik yaşı 16'ya düşürülmüştür. Bu nedenle o yıl İstanbul Tıp Fakültesi dahil birçok okul mezun verememiştir.
İngilizlerin; Avusturya, Kanada ve Yeni Zelanda'dan, Fransızların ise Cezayir ve Senegal yerlilerinden oluşturduğu ordu karşısında Türklerin can siperhane vatanı savunması yer alır. Mehmet Akif Ersoy, "Çanakkale Şehitlerine" isimli şiirinde " çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. Sadece bir hadise var ortada, vahşetler denk" diyerek bu durumu en güzel şekilde betimlemiştir.
6 Mart 1915 Günü Müstahkem Mevki komutanı Cevat Bey mayın grup komutanı Hafiz Nazmi Beye savaşın seyrini değiştirecek bir görev verir. 7 Mart gününün akşamı kalan son 26 mayını Karanlık Limanda kıyıya paralel olarak döşeyeceklerdir. Mayınların kıyıya paralel olarak döşenmesi önem taşımaktadır. Düşman gemileri boğaza gruplar halinde girmektedirler. Görevini tamamlayan gemiler ikmal için geri döner ve geri dönerken diğer gemilerin yollarını kesmemek için boğazın en geniş yeri olan Kara Limanda manevra yapmaktadırlar. Mayınlar tamda bu manevra alanına yerleştirilecektir. Düşman gemileri mayınlar döşendikten 10 gün sonra 18 martta harekete geçerler. İkmal için geri dönen gemilerde peş peşe patlamalar gerçekleşir. Bouvet, İrresistible ve Ocean gemileri Çanakkale boğazının derinliklerine gömülür. Böylelikle Çanakkale Boğazını geçme girişiminde bulunan I. Dünya savaşının en büyük, en modern donanması "Yenilmez Armada", ehliyetli ellerde sevk ve idare edilen Türk askeri tarafından 7 savaş gemisi ve binlerce askerini kaybederek geri çekilmeye zorlanır ve tarihe "Çanakkale Geçilmez" notunu düşülür.
Çanakkale'yi denizden geçemeyeceğini anlayan İtilaf devletleri 25 Nisan ve 6 Ağustos'ta Gelibolu'ya karadan saldırarak bu kez de Çanakkale Kara Savaşlarını başlatırlar. Ancak yine Türk askerinin canı pahasına vatanını savunması ve askerlerine "Ben size taaruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelebilir, Başka komutanlar hakim olabilir" diyen Mustafa Kemal'in askeri dehasıyla karşılaşırlar. Savaş bir düşman bir Türkler lehinde gerçekleşen strateji savaşına dönüşür. Tarihin en kanlı çarpışmaları yaşanırken düşman askeri tarafından savaşın önemi, Türklerin mertliği ve dostluğu da sorgulanmaktadır. Zira Türkler yeri geldiğinde düşman askeri demeden yaralı askeri sırtında taşıyıp, savaş alanından uzaklaştırmakta, Anzak askerleriyse bazen karavanasını Türk askeriyle paylaşmaktadır. İki düşman askeri arasında sempati ve arkadaşlığın geliştiği sahneler tarih sayfalarında yerini alır. 433 gün süren savaşlarda Türkler 57000'i şehit,21000'i hastalıktan ölen,10000 kayıp,64000'i hasta olmak üzere 252000 kişi, itilaf devletleri ise 252000 kişi zayiat vermiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK Çanakkale savaşlarıyla ilgili anılarında şunları söyler.
"Siperler arası mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Üç dakika önce gelen bölüğün tamamı şehit oldu. Yeni gelenler bunu biliyor ve üç dakika sonra kendisinin de şehit olacağının farkında ilerliyor. Ama ne ilerleme! Bir an bile sarsılma, durma, geriye bakmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran okuyor, bilmeyenler Kelime-i şehadet getiriyor. Az sonra öleceğini bile bile gözünü kırpmadan şehadete gidiyor. İşte Çanakkale savaşlarının zaferle sonuçlanmasını sağlayan şey Milletimiz ve onun askerindeki bu yüce ruhtur"
Atamızın bahsettiği bu ruh Çanakkale savaşlarında eşine ender rastlanacak olayları yaşatır. Savaşın Türk askeri tarafından iyiye gitmediği bir sırada Gediz Baskını yaşanır ve askerler umutsuzca cepheyi terk etmeye başlar. İşte bu sırada Nezahat Onbaşı askerlerin önünü keserek "Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum siz nereye?" diyerek askerlere yeniden motivasyon sağlar. Yine Seyit Onbaşı Mecidiye Tabyasında bozulan vinç yerine 276 kg'lık mermiyi kendisi kaldırarak namluya sürer. Ve Halide Edip Adıvar, Mustafa Kemal'le cephededir. Kosavadan gelen Zeynep Mido Çavuş cephededir. Seddül Bahir'de Mehmet çavuş, Mücahide Hatice Hanım ise Anafartalar cephesi 56. Fırkadadır. Safiye Hüseyin Elbi gönüllü hemşire olarak Reşit Paşa vapurunda yaralı askerlerin başındadır. Anasının, eline "vatana kurban olsun" diye kına yakıp gönderdiği 13 yaşındaki Mehmet'te, Çocuk ama gönüllü bombacı olan Ali Reşat ve 16 yaşında Topçu Mülazımı Mehmet Ali'de cephededir.
Çanakkale savaşları bir ulusun topyekün vatanı savunduğu bir savaştır. Aynı zamanda milli duyguları güçlendirerek Kurtuluş savaşının da zeminini oluşturur. Mustafa Kemal Atatürk bu savaşlarda gördüğü o yüce ruhla milletine güvenmiş ve Samsun'a çıkarak kurtuluş savaşını başlatmıştır. Bu vatanı yeniden kazanmanın kolay olmadığını bizlere gösteren, her türlü felakette ve her türlü zaferde milli duygularla bizleri bir araya getiren Çanakkale savaşlarındaki o zafere inandıran sarsılmaz ruhtur.
Mustafa Kemal ATATÜRK: "Büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve geniş medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve Cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır" diyor. Her şeye rağmen, tüm olumsuzluklar gelişse de Çanakkale ve kurtuluş savaşındaki o yüce ruhu hatırlamalı, umudumuzu kaybetmemeliyiz. Bizden sonra gelecek birilerinin olacağına dair inancımızı da. Ve hatırlayalım ki yine ATAMIZ bize en güzel yolu gösteriyor ve diyor ki! "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur".
Çanakkale Savaşlarında ki Kurtuluş Savaşlarında ki tüm Şehitlerimizi minnetle anıyoruz ve o yüce ruhla burada olduğumuzu haykırıyoruz.
FETHİYE ÖNGEL
Çanakkale Ruhuyla...