Sendikacı Kimdir?
Yener Aksoy
Köşe Yazarı

Sendikacı Kimdir?

Sendikacı Kimdir?

Sendikacı Kimdir?

1834’teki ilk eylemlerde Boston Transcript Gazetesi şöyle yazıyordu:
“Sayıları kısa zaman içerisinde yaklaşık 800’e yükseldi. Bir aylaklar çetesinin gönül eğlencesine tören alayı oluşturuldu ve kasabaya kadar yürüdüler ve eklediğimize üzgünüz ki hepsi de Yankee kızlarına mahsup değil…
Liderlerden birinin bir kütüğün üzerine çıkıp, dinleyicileri üzerinde güçlü bir etki yaratan, kadın hakları ve ‘paralı aristokrasinin’ haksızlıkları üzerine ‘Mary Wollstonecraft’vari* ateşli bir konuşma yaptığı ve kendi mücadelelerine ölümüne sahip çıkmaya karar verdikleri haberini aldık.”
Metin 1835 yılında Amerika'da çıkan bir gazeteden alıntı. Gazete yazarını bu metni yazmaya mecbur kılanlar ise “ince ve narin” diye betimlenen kadınlar. Evet tarihin ilk kadın örgütlenmesini; başlarda umursamayanlar kadın eylemlerinin geldiği son nokta da direniş kırıcılık yapmaya çalışmışlardı.
Amerika'nın Lowell eyaleti 1800'lü yıllarda tekstil fabrikalarıyla dolmuş taşmıştı. Tekstil tüccarları hızla çoğalan bu tekstil fabrikalarında çalıştırmak üzere köylerden kadınları getirtmişti. İlk yıllarda gayet iyi olan şartlar zamanla bozulmuş, maaşlar ödenmemeye hatta yöneticilerin kiraları fabrika kızlarının maaşlarından kesmeye başlanmıştı. İşten çıkan veya hakkını aramayı deneyen kızlara ise tüccarlarla iş birliği yapan kilise tarafından ahlakı bozuk kadın damgası vuruluyordu.
Sadece birkaç ay sonra maaşlarda yüzde 15 kesinti kararı alınması dananın kuyruğunu koparıyor. İşçiler derhal “Fabrika Kızları Birliği’ni kurdu. Kadınlara seçme ve seçilme özgürlüğünün henüz tanınmadığı bir ülkede, patronlara ve yasalara meydan okurcasına kurulan ilk -ve belki de tek- sadece kadınlardan oluşan bir sendika. Ve bu birlik, Ekim 1836’da ilk büyük grevi patlatıyor. 1200 ila 1500 arasında fabrika işçisi genç kadın sokaklara dökülüyor ve neredeyse kasabayı işgal ediyor. Deneyimsizler ama ne yaşadıklarını herkesten daha çok biliyorlar. Politik sloganları ya da pankartları yok, kendilerine dayatılan yaşamı ve sömürüyü doğaçlama şarkılar söyleyip dans ederek protesto ediyorlar. Fabrika Kızlarının sokaklarda yazdığı parodilerin patronların iliklerini titrettiğini dönemin gazete haberlerinden öğreniyoruz. Azimli ama deneyimsiz bu genç emekçi kadınların direnişi bir süre sonra bastırılıyor. Ta ki on binlerce işçi kadın 8 Mart 1857’de New York sokaklarını inletene dek... Evet bugün, 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar olarak kutladığımız günü Lowell fabrikasının kızlarının yaktığı ateşe borçluyuz.
Ay sonu maaşım eksik yattı
Bu ay tavan ücret mi alacağız?
Mesaimi eksik yatırmışlar
Yıllık izin hakkım kaç gün?
Lisansı tamamlarsam maaşım ne kadar artar?
İnsanın hayatındaki en büyük olgu hiç tartışmasız emektir. Emek; ekmeğindir, suyundur, evladındır, eşindir, namusundur ve vatanındır. Hiç şüphesiz emeğinin hakkını sonuna dek almalısın. Ama ben yukarıdaki soruların hiçbiriyle, hayatım boyunca hiç ilgilenmedim. Bunlar; istatistikçilerin, muhasebecilerin, iktisatçıların işi. Benim işim emeğin insani boyutu. Benim işim ince ve narin denilerek pasifize edilmeye çalışılırken, Amerika'da işçi devrimi yapan kadınların hikâyesi. Emek tek millettir. Ve tüm emek mücadeleleri tek bir millet tarafından yapılmalıdır. Emeğinin karşılığını arayanlar tarafından. Eğer atanamayan öğretmenler coplanırken sokağında, pencereden bakan bir hemşire ayıp yahu diyorsa sadece yanlış anlaşılmış bir şeyler var demek ki emek dünyasında. Ya da daha iyi bir gelecek için direnirken Şişecam işçileri, onun ürettiği bardaktan yudumlarken kahveni; mücadele için çarpmıyorsa kalbin, hiçbir zaman başaramayacağız demektir. Mücadele, emek, hak... Tek vücut olunursa başarıya ulaşır. Hemşireler direnirken camı kapatmak yerine kendini sokağa atarsa yan odadaki hekim arkadaşı, işten çıkarılmamasına rağmen işten çıkarılan arkadaşı için geçerse barikatların arkasına işçiler, kazanırız bu emek mücadelesini. Elbette her sendika kendi sorumluluğu altındaki emekçilerin hakkını savunmakla yükümlüdür. Elbette ki başı ağrıyan üyesinin yardımına koşmak boynunun borcudur. Ama düşünmüyorsa işten çıkarılan işçiyi, yerin metrelerce altında, ateşin koynunda, gökyüzüne en uzak noktada mahsur kalan madenciyi. Eğer düşünmüyorsa atanamadığı için intihar eden öğretmeni, mobbinge daha fazla dayanamadığı için istifa eden asistan hekimi, başhekimin karşısında önünü iliklemedi diye hakarete uğrayan hemşireyi istediğin kadar hesapla ay sonu yatacak olan ek ödemeyi. Ya sen anlayamamışsın ya biz anlatamamışız gerçek emek mücadelesini.
En başta söylediğimi en sonda tekrar söyleyeyim. Emek mücadelesi, sendikacılık ay sonunda hesabına yatacak meblağları hesaplamaktan çok daha fazlasıdır. Sendikacılık insanı anlama sanatıdır. Sendikacılık sömürülen tek bir emekçi kalmayana dek savaşmaktır. Sendikacılık; yeri geldiğinde şiddete uğrayan -ev hanımı diye nitelendirilen- aslında ev emekçisi olan kadının hakkını savunmaktır, sokakta şiddet gören sessiz dostlarımızın sesi olmaktır, doğayı korumaktır, yetimin başını okşamaktır. Kısacası sendikacılık insan olma, insanı anlama sanatıdır.
Yeni kurulan bu sendikaya baktığımda tanıdığım tüm yöneticileri derdi olan kişiler. Sokaktaki kedinin yaralı kuyruğuna dertlenen, evinde yakacağı olmadığı için intihar eden kadının hesabını sormaya yemin eden kişiler. Emeğin, emekçinin sesi olmaya and içen kişiler. Sendikacılığın ay sonunda hesaplara yatan meblağı hesaplamaktan çok daha fazlasına inanan kişiler. Yolunuz açık olsun dostlar. Haydi rastgele.

 

Türkiyenin Genç ve Dinamik Sağlık Sendikası HEP-SEN YENİ NESİL SENDİKA

Paylaş
Yükleniyor...